23 Aralık 2010 Perşembe

Yeşil bir tırtıl olarak başladığım yolculuk, siyah bir kelebek olarak son bulmamalıydı!Hayat, renklerini kanatlarımda bırakmalıydı.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Uyandımmm sonsuzluk bitti, şimdi onsuzluk vakti...
Bir yol çıksa bana alsam küçük omuzlarımı koyulsam yola...Kimse olmasa, sol omzumdaki melek artık bana günah yazmasa, çıkarken masalımdan ne bir ayakkabı nede zihinlerde bana dair bi silüet kalsa,sonsuzluk olsa mesela önümde onsuzluk olmasa...Bir yol çıksa bana ne tren ne araba ne vapur ne uçak, yalnız ruhla varılsa, bir yol çıksa bana mesela, tanıdık tanımadık kimse olmasa,Bir yol çıksa bana mesela bedene hapsolmuş ruh özgür kalsa, kuş olsam uçsamm sonra ardım toz bulutu, bir yol çıksa bana çıksada yola koyulsam,yaz olsa mesela aylardan temmuz eş dost kimseyi aramam haberleride olmasa,çekilsem bu yarıştan bana göre değil desem beni ardında bırakanların ardlarına bakmak hiç akıllarına uğramasa mesela...Bir yol çıksa bana...Karanlıklarım ışıkla son bulsa...

15 Haziran 2010 Salı

Merhaba Ey Hüzün!

Benim bir adım yok.

Yüzümse artık senin yüzün...
sen bir haber  beklerken onu ,o belkide dayanmıştır ihanetin kapısına.Kedi bile örterken pisliğini, becerememiştir sevdiğin bir ihanetin izlerini yok etmeyi.Görmezden gelemezsin. Kapasan, sıkı sıkı yumsan gözlerini, sevdiğinin tenine sinmiş başka bir koku sızar burnundan ruhuna,görmezden gelemezsin, illa canını acıtıcak akıl,illa sokacak gözüne ihaneti.Görmezden gelemezsin sevdiğinin ruhuna çöreklenmiş başka bir bedeni!

1 Şubat 2010 Pazartesi

Kelimelerimi kalemime hapsedip, gidiyorum ben.Bu gece söz verdim kendime artık kağıda bile bahsetmeyeceğim sendennnnnnn?
Ve oyun bahçesinin kapısını yavaşça çekip çocuk, yürüdü savaş alanına doğru.Dilinde halen o masum çocukluk türküleri...Hayat henüz kanına karışmamış, gölgeler düşmemişti yüzüne...Kalbi halen sol tarafında atıyordu aynı ritimde , hiç ihanete uğramamış , hiç ihanet etmemişti kimseye.Küfür yerleşmemişti dilinin en ücra köşelerine, hiç ölmemiş ve öldürmemişti.Okuduğu tüm masallar mutlu sonla bitiyordu ya, bu da ona yetiyordu.
           Ve oyun bahçesinin kapısını usulca çekip yürüdü savaş alanına çocuk.Hayat umuyordu, onu ölüm karşılıyordu.Yol boyu öldürülmüş "çocukluklar", yol boyu büyümüş insanlar...Ardına baktı, oyun bahçesi gözükmüyordu.Tam karşıda koca bir korku, hayat korkuyla bedenine sızıyordu.
"Çocukluğundan kalma izlerin duruyor diye dizlerinde halâ, sen halen büyümediğinimi zannediyorsun yoksa...?"

24 Ocak 2010 Pazar

Yine yanlızlık şarkı söylüyor ruhumun koridorlarında...
Sağır kalbin kör yüreğimin sesini hiç duymadı sevgili...Körler sağırlar birbirini artık ağırlamıyor demekki!
Bülbül sağır bir güle aşık olmuştur belki...Kim bilir?
Gizlenip en sağlam kalen saydığının bedenine, sızar hanenden içeri yine korku...Ölümüde  takar peşine, kendi yetmezmiş gibi! Hatırlatır sana bir kez daha;" ipler benim elimde, kuklaa..."
İplerinin onun elinde olmasından korkmazsın aslında, korktuğun namluyu sevdiklerinin alnına dayamasında...Oda bilir seni, bilir de oynatır parmağının ucunda.Çok başka hayaller kurarken sen, ya da geç hayalleri çok basit planlar yaparken mesela...Mesela ağız tadıyla yenecek bir akşam yemeği kurarken aklında, ardını dönüp yemek hazır diye bağıracağın anda, serer sevdiğini iki seksen salonun ortasına...Bu kadar basit der sana aklınca, alırım onu çıkarırım oyundan biz devam ederiz oynamaya...O olmazz o olmaz dersin defalarca, beni al onu bırak burda! Söylediklerinemi ikna oldu yoksa oyundan mı hoşlandı bilinmez ,öylece bırakıp sizi ardında geldiği gibi gider korku...Ya sevmeyeceksin, ya korkmayacaksın hayat bu!

23 Ocak 2010 Cumartesi

Neden en sevdiğin renk Maviyken Hayat sana siyahlar sunar ki...?

13 Ocak 2010 Çarşamba

KARABASAN


Aralandı ruhumun karanlık odası, süzüldü içeri çocukluk karabasanlarım.Çaldılar ruhumun tüm renklerini,geriye kalan sadece zifiri...Susmadı yine içimdeki aptal Pollyanna: "Üzülme,siyah'ta bir renk değil mi?"

6 Ocak 2010 Çarşamba

...

Sol tarafım ihanet etsede sağ tarafıma,Yaşamak zorundalar aynı bedende yıllarca yanyana.

5 Ocak 2010 Salı

GECE...

Yusuf'u kuyuya atan belli...Peki ya beni? Ey kalp bir renge aldanıp bana sunduğun bir zifirimi?Kör'ün karanlığa aşkımı, güçsüzün pes edişimi?Neydi seni kuyuya atan,zifiriye aşık eden neydi?

Karanlığa aşık oldunmu hep gece olsun istersin, gündüz gelincede karanlığı özlersin.Kuyu bu kalp, kuyuya düştün diye sanmaki gece geldi...Sen geceye aşıktın , şimdi bu kuyuda neyin nesi?Kuyuya düştün,tamam.Ama sanmaki gece geldi...

CEHENNEMM...


Gözlerinin içinden bana bakan yabancıda kim sevgili? Ne zaman çöreklendi gözbebeklerine...Peki ya sol göğüs kafesimin içinde kurulan cehennem kimin için sevgili? Seni mi yakıcam içinde?

-Evet seni...

Seni yakarken mutluluğa salındığımı sanma,Sen cehennemin içinde, cehennem benim içimde, tamda sol göğüskafesimin içinde.Seni yakıcam sevgili,seni...Üzüleceğimi sanma sakın,canım yanacak belki...Yanıcaksın sevgili,yanacağım.Sana olan sevgim cehennemimizin ateşi...Yanacağız sevgili,Ateşe hasret bir buzun içinde,soğuk yanığı olucak iki yürek, ve belkide bir daha hiç tadamayacak sevgiyi...

2 Ocak 2010 Cumartesi

VaR-YoK...

Varlığındı zamanında varlığımı yaralayan,acıtan...Varlığındı sevgili varlığımın canına okuyan.Bu Dünyamın içine sıçan...

Yoksun.Yokluğuna küfürler saydırmakla rahatlıyor varlığım.Varlığımın yokluğunla savaşıdır ahirimi yaralayan...Öteki dünyamın içine sıçan...

Bir hayalin peşinde kaybettim geçmişimi, dünün yolunda bugünü tükettim sevgili...Şimdi Varolmayanların sancısı alıyor elimden, dünümü,bugünümü,yarınımı...Ve de geleceğimi...